Cuma akşamı eşim ağbisiyle konuşuyordu telefonda,iki dakika sonra yanıma geldi ve yarın kurs çıkışı İstanbul'a gidelim mi dedi.Ben zaten İstanbul delisi,hemen atladım ve tamam dedim.
Küçük bavulumuzu 1 gecelik kalacak şekilde Emir'le zar zor hazırladık.Emircik yine heyecan içerisinde oyuncaklarını doldurmak istedi bavula ama en sonunda en sevdiği 3 arabasını yanına almaya ikna ettim kuzuyu..
Bıraksan bavulu sırf oyuncak ile dolduracak.. :))
İdo'nun seferlerine baktık ve bize uyan sadece Yalova-Pendik hattı vardı..eee benim canıma minnet,zira geçen gelişimizde Güzelyalı-Bostancı hattı bir felaketti.Hava çok kötü yağmurlu ve rüzgarlıydı,bir de küçük deniz otobüsü denk geldi.Gemide midesi tutan tutana,poşetler havada uçuşuyordu,zor dayandım bende.
Neyseki şimdi ki büyük olup,sadece 45 dakika sürecekti..
Emir illa bavulu ben taşıycam diye tutturdu.Gerçekten de arabadan,geminin merdivenlerine kadar elinden alamadık bavulu,neymiş 'kasları çok güçlenmiş,büyüdüğü için taşıyabilirmiş artık'...oğlum büyüyor benim yaa..
Yiğit ağbisinin yanından hiç ayrılmadı,sürekli peşinde 'niğit niğit' diye dolaştı.Yiğit'te sinir olup 'bana niğit deme' dedi.Arada bir düzeltip doğrusunu söyledi ama ağbisini de kızdırmaktan vazgeçmedi.
Kalabalık alışveriş merkezlerini gezdikten sonra Ataşehirden taaa Beykoza gitmeye karar veriyoruz.Aklımıza düşmüşken midye tava - balık daha başka nerde güzel yenir tabii ki Anadolu Kavağında...
Yemek bittikten sonra waffle keyfi,oğluşun yine vazgeçilmesi dondurma.
Marmara denizi ile Karadenizin buluşması enfes bir manzara ile büyülüyor insanı.
Oraya gelen herkesin elinde fotoğraf makinaları,yerlisi,yabancısı herkes bu güzelliği yakalama peşinde.
İnsana huzur veriyor gerçekten...
Küçük bir kaçamak... :)))