21 Eylül 2011 Çarşamba

güzellikler


Şimşek mcqueen filmi vizyona girer girmez hemen gittik izlemeye,zira film vizyona girmeden daha başlamıştı bizim oğlan başımızın etini yemeye.. 'ne zaman gelicek,ne zaman gidicez...diye diye bitirdi bizi.
Babamız pazar günü 11 seansına biletlerimizi aldı ve sonunda oğluş erdi muradına.
Emir'in ilk sineması,bizim de Emir'li ilk filmimizdi.Çok eğlendi,sürekli bıdır bıdır konuştu ve en önemlisi sıkılmadı.





Daha sonra attık kendimizi Misi köyünün soğuk sularına.Elinde sopasıyla ordan oraya şıpıdık şıpıdık dolandı durdu.Ayaklar buz gibi oluca,hasta olmadan çık kuzum diye zorla ikna ettik.



Bayran tatili uzun olduğundan herkesin gönlü olsun diye önce babannesi ve dedesini ziyarete Kuşadasına gittik.Orada hasret giderdikten sonra Edirne'ye anneane ve dedesine hasret gidermeye gittik.



Evin en büyüğü Hacıannesinin elinden,evin en küçüğünün 4.sü olarak emir bayram parasını aldı..
Bayramlaşmada toplam 21 kişiydik.(Ev ahalisinin yarısı bile değil)anlayacağınız Emir boool para topladı.



Bayramın 3.günü akşamı çok sevdiğimiz aile dostumuzun kızı Elif'i evlendirdik.Emir'in Eli'si,teyzesinin kankası amerikaya gelin gitti.Kır düğünü çok güzeldi ama  sarıyerin havası kalkıp oynamayanı oturduğu yerde üşüttü.Emir yine formundaydı,bol bol balon patlatıp,gelin ve damatı simgeleyen ingilizcesi airwalkerların kafalarını havaya ucurttu.gelin ve damat kafasız kaldılar:(((  
Başka bir düğünde yakın arkadaşımız olan gelinin duvağını 2-3 kez çekmesiyle,etraftakiler ne olduğunu şaşırdı.Ana - baba olarak yerin dibine girdik.Allahtan bu sefer fazla kazası olmadı.!!!



yaramazlık sonrası kaçan zıpır



                                                   emir'in çektiği fotoğraf karesi
                                                           bitanecik teyzesi


                                                    emir'in çektiği fotoğraf karesi
                                                       yusuf dayısı ve peri kızı

Ertesi gün ailecek gezmece tabii,


                                         kapalıçarşı,tahtakale(oyuncak),eminönü


                                         beylerbeyi (polis evi),parkı



                                         sahilde abilerden özenip,azcık balık tutmaca

Aradan bir hafta sonra tekrar nişan için istanbuldayız.


Sonunda Yusuf dayısının da nişanını yaptık.Emir yine nişanlıların peşindeydi,ayrılmak istemedi yanlarından



Allahtan annemin süpriz olarak aldığı oyuncak seti imdadımıza yetişti.Hızını kesti biraz.:))



       aralarda kayboldu,boş takı kutularını topladı,sevinerek,hopladı,zıpladı.



en son olarak da hayatında ilk kez damat oyununda halay çekerek olaya son noktasını koydu.



                         Ertesi gün gezme zamanı ve en sevdiğimiz yer ortaköy




Ve nihayet eve dönüş yolu ama pek mutlu olmayan küçük adam


13 Ağustos 2011 Cumartesi

ne çok olmuş yazmayalı


İç ses:
Tembel anne nerelerdesin sen?
Çocuğun büyüdü dana oldu,al laptopunu önüne de yaz bişeyler,
yoksa hafızanda hiçbirşey kalmayacak..:((




Haziranın sonunda başlayan tatilimizle birlikte yaz sezonunu açmış olduk.
Kuşadası,Bursa,Şarköy arasında gittik geldik.
Ramazan başlamasaydı eve dönmeyecektik herhalde.
Kuzum bu arada büyüdü ama büyümeyi kabul etmediği zamanlarda da 'ben bebekim daha yaa demeyi'
ihmal etmedi.





Kuşadasında ilk kez yunuslarla tanıştı,üstüne üstlük yunusun plastik topuna el koydu.
Ben oynayacağım diye topu alıp kaçtı..:((



                                         yunustan topu kaçırırken

*İlk kez tropikal balıklarla yüzdü,yakalamaya çalıştı.
*Kendisine ait dalış gözlüğü ve şnorkeli oldu.Amacına uygun kullanmasa da gün boyu elinden düşürmedi.



*İlk kez aquaparkla tanıştı.Kaydıraklara bayılırdı zaten,sulu olduklarını görünce sudan çıkmak istemedi.
 Sayesinde karamık ailesi olduk.



*Dalgalı ve soğuk denizden hiç hoşlanmadı.(Ben bile titreyerek girdim denize,çokk soğuk yaa)





                           İşte eve gidelim diye tutturan yüz ifadesi.:((

Şarköy'de annanesinin yanında tam bir şımarık çocuk oldu,hiç söz dinlemedi.
Beni delirtti ve tansiyonum düşük bir şekilde dolaştım durdum peşinde.
Bahçedeki topraklarla her tarafını çamur yapana dek oynadı.
Kaç posta üstünü değiştirdim sayamadım.




Akşamlarıda lunapark diye tutturdu durdu.
*En zevklisi tırtıl,zıp zıp,en sonda dönme dolap.mış



*Eline her geçtiğinde bahçe sulama,su tabancası yada kovada balık yakalamaca oyunu oynadı.



Şarköyün sahilinde koca küreğiyle anneyi kum kaplamaca oynayıp,denizinde kolluklarıyla yüzdü.
 
 
 
*rapunzeli izlerken..kızlar bayılıyor bu çizgi filme..:))
 
Derken günler gelip geçti ve bizde ramazanın başlangıcıyla evimize döndük.
Şimdilik buralardayız.:))
 
 
 

30 Nisan 2011 Cumartesi

dondurma




Küçük adam bebeklikten beri hasta dondurmaya.En sevdiği tatlı diyeyim çünkü bebekliğinde ne muhallebi yedi,ne de bebe bisküvisi.Ama dondurmaya tadınca çok sevdi.




Çok istedim oğlum kek yesin,sütlaç yesin,kurabiye yesin diye..ama bu yaşına kadar ben ısrarla yaptım,o da ısrarla hiçbirini yemedi.hepsi bana yaradı. :((



Eee bizde ne yaptık Ocak ayında bile dondurma istedimi aldık.




En çok çilekli seviyor.Pembe kız rengi olduğundan inadına pembe isteyip 'anne ben şimdi kız oldum,dondurmam bitince yine erkek olucam' diyor..



İstanbul dondurması rengide Mor



Hemen eridiğinden pek sevmediği ama yumuşak olduğundan benim ısrarla aldığım fast food dondurması




Dondurucuda her daim bulunan favori mini magnumlar
anne:karadut&böğürtlen
emir:ne verirsen yer
baba:beyaz,classic



Her ihtimale karşı evde bulunan külahlar ve üstüne konan 2 çeşit kutu dondurma




Tüm dondiler bittiyse buzluktan buz..ya da yağan kar


*her daim üstüne ılık su*

26 Nisan 2011 Salı

haftasonu ve yine İstanbul


Hep aklımızda İstanbul..
Karı-koca ve şimdi minik adam,hepimiz aşığız İstanbul'a.
Ne zaman tatil olsa hemen bir plan yapıp,alıyoruz soluğu bitmek tükenmek bilmeyen bu yerde.




23 Nisan yine güzel bir tatil oldu bize...
Cumartesi eşimin aşırı derecede manzarasını görmek istediği Sapphire Alışveriş Merkezine gittik.
Avrupanın ve Türkiye'nin en yüksek binası olan merkez gerçekten de manzara severler için görülmeye
değer bir yer.



Bizim minnaklar ilk başta 261 metre yükseklikte aşağıya bakmaktan korksalarda,2 dakika sonra alıştılar ve
aşağıya bakarak poz vermeye başladılar.







Bir de bu mazarayı gece görmek,
Işıl ışıl İstanbul'u seyretmek...



Manzara olayı sona erdikten sonra,yemek yerinde bizimkilerin Edirne ciğeri yemek
istemeleri üzerine,ciğerciye oturduk.Ne yalan söyleyeyim
ben beğenmedim ve köfte yedim.Edirne'li olarak yıllarca ciğerin hasını yediğimden hiç
cazip gelmedi ama patates kızartması çok farklı ve lezzetliydi.
Köfte canavarı Emir,köfteleri lüpletti tabii..



Pazar günümüz güzel bir kahvaltının ardından,
Cumhurbaşkanlığı Türkiye bisiklet turu organizasyonu nedeniyle kapılı olan Kadıköy yollarından,Fenerbahçe Dereaağzı tesislerine gitmek için 1 saat uğraşmakla geçti.
Sonunda  Emir'in Niğit ağbisi (Yiğit) basketbol kursuna yetişti..



Emir gayet uslu bir hale bürünerek antreman yapanları izledi ve niğit niğit
diye tezahürat yaptı..




arada yazmayı unuttuğum ve sorun çıkartmadan durduğu saç kesimi..

öğlen caddede kızılkayalarda yenen  ıslak hamburger sonrası
caddede pazar eğlenceleri ve herkesin mutlaka yaptığı yürüyüş




ilk başta dinlemek için tutturan çocuk




sonrasında susturun şu müziği diye bağrıyor.. 


*yine süperdi bu İstanbul*

21 Nisan 2011 Perşembe

tiyatroları seviyoruz



Bursa'ya Müjdat Gezen Sanat Merkezinin açıldığını biliyordum ama nerde olduğu hakkında pek bilgim yoktu.
Öğretmen bir arkadaşım sınıfındaki çocukları gösterimde olan oyuna götürmüş ve  çok beğenmişlerdi.
Bana da mutlaka Emir'i götürmemi tavsiye etti.




Bizde hemen biletimizi alıp Ali Baba ve Kırk Haramiler adlı oyuna gittik...



Oyun yarım saat sürdüğünden hiç sıkılmadı ve bitmesini hiç istemedi.Bu sefer en önde oturduk, tabii ki izlemesi çok zevkliydi.İlgisi dağılmadığından pür dikkat izledi  ama arada arkasına dönüp arkadaşı Tuna'ya seslenmeyi de ihmal etmedi.Alkış yaptı,güldü,sorular sordu,karakaçana 'tavşan' diye seslendi...
Oyun bitince kostümlü olan oyuncular çocuklarla fotoğraf çektirmek için geri geldiler.Bizim ki biraz çekinerek yanlarına otursada,tekrar tekrar 'yine seyredelim anne' diye günlerce istekte bulundu.



Diğer gittiğimiz tiyatro ise Tayyare Kültür Merkezinde Kuşbakışı oyunuydu.Ön sıralar okulla gelen miniklere
ayrıldığından bu sefer orta sıradan seyrettik.Oyun 45 dakika sürdü ve Emir bu oyunu da hiç sıkılmadan izledi.



Oyun bitiminde sahnenin önüne doğru gitti.Oyuncuların geri gelmesini bekledi ama geri gelmediler,tabii bizim oğlan durur mu  palyaçoyu görmek istiyorum diye tutturdu.Önde bekleyen görevli bayan seni yanlarına götürmemi istermisin? diye sorunca,ana-oğul atladık hemen.
Atladık atlamasına da Emir yeni insanlarla tanışma konularında niyeyse çok çekingen olmaya başladı.
Yanlarına benim zorlamalarımla gitti ve fotoğrafı bile zor çektirdi.



*son söz:tiyatroları ana-oğul seviyoruz.(baba ise..:(( )