30 Nisan 2011 Cumartesi

dondurma




Küçük adam bebeklikten beri hasta dondurmaya.En sevdiği tatlı diyeyim çünkü bebekliğinde ne muhallebi yedi,ne de bebe bisküvisi.Ama dondurmaya tadınca çok sevdi.




Çok istedim oğlum kek yesin,sütlaç yesin,kurabiye yesin diye..ama bu yaşına kadar ben ısrarla yaptım,o da ısrarla hiçbirini yemedi.hepsi bana yaradı. :((



Eee bizde ne yaptık Ocak ayında bile dondurma istedimi aldık.




En çok çilekli seviyor.Pembe kız rengi olduğundan inadına pembe isteyip 'anne ben şimdi kız oldum,dondurmam bitince yine erkek olucam' diyor..



İstanbul dondurması rengide Mor



Hemen eridiğinden pek sevmediği ama yumuşak olduğundan benim ısrarla aldığım fast food dondurması




Dondurucuda her daim bulunan favori mini magnumlar
anne:karadut&böğürtlen
emir:ne verirsen yer
baba:beyaz,classic



Her ihtimale karşı evde bulunan külahlar ve üstüne konan 2 çeşit kutu dondurma




Tüm dondiler bittiyse buzluktan buz..ya da yağan kar


*her daim üstüne ılık su*

26 Nisan 2011 Salı

haftasonu ve yine İstanbul


Hep aklımızda İstanbul..
Karı-koca ve şimdi minik adam,hepimiz aşığız İstanbul'a.
Ne zaman tatil olsa hemen bir plan yapıp,alıyoruz soluğu bitmek tükenmek bilmeyen bu yerde.




23 Nisan yine güzel bir tatil oldu bize...
Cumartesi eşimin aşırı derecede manzarasını görmek istediği Sapphire Alışveriş Merkezine gittik.
Avrupanın ve Türkiye'nin en yüksek binası olan merkez gerçekten de manzara severler için görülmeye
değer bir yer.



Bizim minnaklar ilk başta 261 metre yükseklikte aşağıya bakmaktan korksalarda,2 dakika sonra alıştılar ve
aşağıya bakarak poz vermeye başladılar.







Bir de bu mazarayı gece görmek,
Işıl ışıl İstanbul'u seyretmek...



Manzara olayı sona erdikten sonra,yemek yerinde bizimkilerin Edirne ciğeri yemek
istemeleri üzerine,ciğerciye oturduk.Ne yalan söyleyeyim
ben beğenmedim ve köfte yedim.Edirne'li olarak yıllarca ciğerin hasını yediğimden hiç
cazip gelmedi ama patates kızartması çok farklı ve lezzetliydi.
Köfte canavarı Emir,köfteleri lüpletti tabii..



Pazar günümüz güzel bir kahvaltının ardından,
Cumhurbaşkanlığı Türkiye bisiklet turu organizasyonu nedeniyle kapılı olan Kadıköy yollarından,Fenerbahçe Dereaağzı tesislerine gitmek için 1 saat uğraşmakla geçti.
Sonunda  Emir'in Niğit ağbisi (Yiğit) basketbol kursuna yetişti..



Emir gayet uslu bir hale bürünerek antreman yapanları izledi ve niğit niğit
diye tezahürat yaptı..




arada yazmayı unuttuğum ve sorun çıkartmadan durduğu saç kesimi..

öğlen caddede kızılkayalarda yenen  ıslak hamburger sonrası
caddede pazar eğlenceleri ve herkesin mutlaka yaptığı yürüyüş




ilk başta dinlemek için tutturan çocuk




sonrasında susturun şu müziği diye bağrıyor.. 


*yine süperdi bu İstanbul*

21 Nisan 2011 Perşembe

tiyatroları seviyoruz



Bursa'ya Müjdat Gezen Sanat Merkezinin açıldığını biliyordum ama nerde olduğu hakkında pek bilgim yoktu.
Öğretmen bir arkadaşım sınıfındaki çocukları gösterimde olan oyuna götürmüş ve  çok beğenmişlerdi.
Bana da mutlaka Emir'i götürmemi tavsiye etti.




Bizde hemen biletimizi alıp Ali Baba ve Kırk Haramiler adlı oyuna gittik...



Oyun yarım saat sürdüğünden hiç sıkılmadı ve bitmesini hiç istemedi.Bu sefer en önde oturduk, tabii ki izlemesi çok zevkliydi.İlgisi dağılmadığından pür dikkat izledi  ama arada arkasına dönüp arkadaşı Tuna'ya seslenmeyi de ihmal etmedi.Alkış yaptı,güldü,sorular sordu,karakaçana 'tavşan' diye seslendi...
Oyun bitince kostümlü olan oyuncular çocuklarla fotoğraf çektirmek için geri geldiler.Bizim ki biraz çekinerek yanlarına otursada,tekrar tekrar 'yine seyredelim anne' diye günlerce istekte bulundu.



Diğer gittiğimiz tiyatro ise Tayyare Kültür Merkezinde Kuşbakışı oyunuydu.Ön sıralar okulla gelen miniklere
ayrıldığından bu sefer orta sıradan seyrettik.Oyun 45 dakika sürdü ve Emir bu oyunu da hiç sıkılmadan izledi.



Oyun bitiminde sahnenin önüne doğru gitti.Oyuncuların geri gelmesini bekledi ama geri gelmediler,tabii bizim oğlan durur mu  palyaçoyu görmek istiyorum diye tutturdu.Önde bekleyen görevli bayan seni yanlarına götürmemi istermisin? diye sorunca,ana-oğul atladık hemen.
Atladık atlamasına da Emir yeni insanlarla tanışma konularında niyeyse çok çekingen olmaya başladı.
Yanlarına benim zorlamalarımla gitti ve fotoğrafı bile zor çektirdi.



*son söz:tiyatroları ana-oğul seviyoruz.(baba ise..:(( )

10 Nisan 2011 Pazar

haftasonu güzellikleri




Haftasonu havalar bir iyi,bir kötü derken cumartesi günü güneş sabahtan yüzünü gösterdi bize.
Babamızın saat 4'te biten kursu yüzünden,benim de tembelliğim ağır bastığından oğluşla 3'e kadar evde takıldık.Sonrasında eşimin tekrar eve dönerek vakit kaybetmemesi için,otobüse binip,uygun bir durakta inmeye karar verdik.(Emir'le otobüs maceralarını ayrıca yazmak istiyorum.)
En sevdiği yer ikeaya gitmeyi teklif etti babası ama bizimki istemem de istemem diye tutturdu.
Nereye gidicez diye sorduk,
'lüffen lüffen hayvanat bahçesine gidelim' diye tutturdu.(eee babası güzel havada ne yapsın çocuk kapalı mekanı)




Babamız tamam o zaman dedikten sonra Emir'de yuppiii yuppii diye bağırarak sevindi.(hangi çizgi filmden araklandı bilmiyorum...??)
En çok keçileri beslemek hoşuna gitti.45 dakika ayrılamadık başlarından,sürekli ot kopartıp,keçilerin ağızlarına tıktı otları..
Genelde tüm hayvanları tanıdığı için,hepsini oğluş bize anlattı.Bir tek hayvanat bahçesinde panda ve hipopotam olmadığı için üzüldü.(bunun üzerine yeni gezi darıcaya.)


Cumartesi akşamı arkadaşlarla pazar günü için sezonu kapatan ama karı hala bitmeyen Uludağ'a çıkma kararı aldık.Yıllardan beri Bursa'da yaşamamıza rağmen Emir'in doğumundan sonra ilk defa çıkacaktık dağa.
Emir'in sabah 7.30'da kalkmasıyla bizim günümüzde başlamış oldu,kahvaltı,eşya hazırla,oyun..falan filan derken saat 11 oldu ve babamızın 'haddiii hadiii' ikazlarıyla evden çıkabildik.
Bursa'da ünlü kimyon'dan sucuk-köfte ikilisinide aldıktan sonra dağ yolunu çıkmaya başladık,benim sabah kocayı kandırıpta fırına yollayıp aldırdığım kıymalı börekler benim midemde fenalık yarattılar,oldum mu sapsarı..neyseki uludağın havası süper iyi geldiğinden azıcık duraksayarak hava aldım da kendime geldim.(bir daha yemem diyemiyorum çünkü çok seviyorumm.)




Zirveye çıktığımızda bazı otellerin önlerine gerçektende kar kalmamıştı ama en dik olan kar pistinin önüne kızakla kayılması için yol yapmışlardı,zaten bu da çocukların eğlenmesi için yeterliydi.Aşağısı 15 dereceyi gösterirken,dağ -1 dereceyi gösteriyordu.Emir ilk kez Uludağ'a çıktı, ilk kez kızakla kaydı ve ilk kez araplarla tanıştı.Bursa'yı çok seven araplar kışın da burdaydı.Herşey çok hoşuna gitti ve 1 saat boyunca kaydıktan sonra dağın temiz havası hepimizi acıktırdı.



Emir ve arkadaşı Duru arabada köftelerini yerken,bizde bir yerlerimiz donarak yarım ekmeklerimizi mideye götürdük.
Daha da buralarda donmayalım diyerek dönüş yoluna geçtik.Günlerden beri Emir'in reklamlarda görüpte istediği
eğlenceli oyuncak zıp zıp kurbağa'yı oynamak için Duru'lara gittik.Gerçekten de eğlenceli bir oyuncak,fotoğraf çekmedim ama 45 dakika kadar sıkılmadan oynadılar.Daha sonra tonton hippo oyununu oynadılar,bu da çocuklar için eğlenceli bir oyun tabii hepsine bol çocuk gerekli, tek başına zevkli olmaz...



Haftasonumuz böyle güzelliklerle geçti..

*herşeyi yanına alan anne,yavrusuna atkı almayı unutmuşşş!!!